Sarı Yelekliler Protestolarının Analizi

Fransa’da 2018 yılı Kasım ayında başlayan Sarı Yelekliler (Gilets jaunes) protestoları hız kesmesine karşın halen devam ediyor. Özellikle haftasonu günlerinde başkent Paris’te düzenlenen ve onbinlerce kişinin katıldığı gösteriler, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u oldukça zor duruma düşürdü ve anketlere göre halk desteğini hızlı bir şekilde aşağılara çekti. Zaman zaman şiddet eylemlerine dönüşen ve polis ve göstericiler arasında çatışmalara neden olan gösteriler, özellikle Paris’te turistik faaliyetleri aksattı ve ekonomiyi de olumsuz yönde etkiledi. Macron, protestolar nedeniyle önce 2018 Aralık ayında Fransız halkına duygusal bir “Ulusa Sesleniş” konuşması gerçekleştirdi, daha sonra da 2019 Ocak ayında yapmayı planladığı reformlar hakkında 15 Mart tarihine kadar Fransa kamuoyunda bir tartışma başlatmak amacıyla bir mektup yayınladı. Macron, ayrıca ekonomik reform programından da bazı tavizler vererek; önce halkın öfkesine neden olan son akaryakıt zammını 6 ay süreyle erteledi, daha sonra da 1200 avro olan asgari ücretin 2019’da 100 avro arttırılacağını ve 2000 avronun altında kazanan emeklilerden yeni alınmaya başlanan sosyal güvenlik vergisinin iptal edildiğini duyurdu. Bunların yanında, polisin şiddet eylemleri yapan göstericilere sert şekilde karşılık vermesi ve hareketin sözcüsü olarak ortaya çıkan kamyon şoförü Eric Drouet’nin tutuklanarak “izinsiz gösteri düzenlemek” suçundan yargılanmaya başlaması gibi gelişmeler nedeniyle hareketin yaslandığı isyan rüzgârının şimdilik biraz olsun dindiği ve protesto dalgasının gün geçtikçe sönümlenmeye başladığı görülüyor.

Protestoların Nedenleri

Sarı Yelekliler protestolarının analizi yapıldığında, bilhassa Fransa Cumhurbaşkanı Macron’u hedef aldığı gözlemlenen göstericilerin neredeyse tamamen ekonomik taleplerinin olduğu görülmektedir. Göstericiler, halkın satın alma gücünün artması, işsizlik oranlarının düşürülmesi, vergilerin azaltılması ve Fransa’da yasadışı olarak bulunan ve çalışan göçmenlere izin verilmemesi gibi taleplerde bulunmakta ve bu konularda yeterince aktif davranmayan Macron ve hükümetini istifaya davet etmektedirler. Halkın bu konuda öfkesini doruk noktasına ulaştıran ve bardağı taşıran son gelişme ise akaryakıt zamları olmuştur. Fransa’da halkın Avrupa’nın en pahalı benzinini kullanması -ki bunun sebebi hükümetin son zamları kadar François Hollande döneminde yasalaşan ve daha çok “karbon vergisi” olarak adlandırılan “contribution climat-énergie” (CCE) yani “iklim-enerji katkısı” vergisidir- ve ortada adı konmuş bir ekonomik kriz olmamasına karşın halkın alım gücünün ve yaşam standartlarının son yıllarda giderek azalması, bu öfkenin ana sebepleri olarak öne çıkmaktadır. Hollande ve Macron hükümetlerinin biraz da çevreci hassasiyetlerle benimsediği bu vergiler, özellikle toplu taşıma imkânlarının daha az olduğu taşra bölgeleri ve küçük şehirlerde Fransız halkının alım gücünü azaltmıştır. Bilinçli bir toplum olan Fransız halkı da, yaşam standartlarında hissedilmeye başlanan düşüş nedeniyle hükümete ve Cumhurbaşkanı’na seslerini kararlı bir şekilde duyurmaya çalışmaktadırlar. Bu gibi temel konuların yanında, şehirlerarası otoyollarda radar hız sınırının 90 kilometreden 80 kilometreye düşürülmesi ve Fransa’da 2017 yılında yeni bir umut olarak ve büyük bir destekle seçilen Cumhurbaşkanı Macron’un seçildikten sonra halka tepeden bakan bazı açıklama ve jestler yapması ve “zenginlerin Cumhurbaşkanı” olarak algılanmaya başlaması da halkın gözünden düşmesinde etkili olmuştur. Son önemli husus ise, kuşkusuz Fransız siyasi kültüründe isyan-devrim geleneği ve radikal demokrasi taleplerinin oldukça olumlu konumlarının olması olarak belirtilebilir. Zira 1789’daki Büyük Fransız Devrimi’nden bu yana, Fransa, devrimci akımların güçlü olduğu bir ülke olagelmiş ve Fransız siyasal tarihinde protesto eylemlerine ve radikal demokrasi taleplerine diğer ülkelere kıyasla daha yoğun olarak rastlanmıştır.

MAKALENİN DEVAMINI DERGİMİZE ABONE OLARAK OKUYA BİLİRSİNİZ...