Paradigma Yokluğunda Küresel ve Bölgesel Politikalar Belirlemek

Uluslararası ilişkiler alanında yaşanan gelişmeleri anlamak ve açıklamak her geçen gün daha da zorlaşıyor. Dolayısıyla, yakın, orta ve uzun vadede ne gibi gelişmeler yaşanabileceğini öngörmek de aynı şekilde zorlaşmakta. Bu durumun en önemli sebebi, geçmişten geleceğe doğru, geniş bir zaman dilimini içine alacak şekilde, uluslararası sistemde meydana gelen gelişmelerin yönünü belirleyecek kadar etkili bir paradigmanın artık hakim konumda olmamasıdır.

20. Yüzyıl’ın ortalarında başlayan hızlı nükleer silahlanma yarışı ve buna bağlı siyasi kutuplaşma ile kuzey yarımkürede Doğu ve Batı bloklarının birbirlerine karşı geliştirdikleri askeri imkan ve kabiliyetleri ile pozisyon aldıkları Soğuk Savaş dönemi paradigmasının siyaseten yıkılmasının üzerinden bir çeyrek asır geçmiştir.

O süreç içinde askeri ve sivil kurumlar ile diplomasi alanında devlet mekanizmalarında karar verici mevkilerde görev yapan kuşakların ve kadroların siyaset sahnesinden büyük oranda çekilmeleriyle birlikte, onların yerine gelenlerin, Soğuk Savaş’ın zihinlerde oluşturduğu düşünce yapısından oldukça uzak bir yaklaşıma sahip oldukları gözlemlenmektedir.

Bu durumun bir sonucu olarak, “ittifak dayanışması” gibi Soğuk Savaş döneminin çok önemli bir kavramının dahi artık pratikte fazla bir değerinin kalmadığını, resmi ve gayrı resmi ortamlarda yapılan bazı açıklamalara bakılarak, NATO özelinde çok çarpıcı bir şekilde görmek mümkündür.

MAKALENİN DEVAMINI DERGİMİZE ABONE OLARAK OKUYA BİLİRSİNİZ...