Kıbrıs’ta Çözüm mü? Çözümsüzlük mü?

Birçok düşünür, köşe yazarı, ekonomist, siyasetçi, teknokrat bıkıp usanmadan “Kıbrıs nasıl kurtulur?” diye yıllardır aynı metinleri, aynı görüşleri, aynı çözümleri temcit pilavı gibi pişirip önümüze koyuyor.

Ben bildim bileli BM gözetiminde, özel elçiler, temsilciler marifetiyle, Atina, Ankara, Washington ve Londra’nın (hatta, aklınıza gelebilecek her uluslararası oyuncunun) da dahlI ile hemen hepsi sonuçsuz kalmış Kıbrıs barış görüşmeleri yapılıyor.

Milyonlarca sayfa tutan raporlar, araştırmalar hazırlandı bugüne kadar. 24 Nisan 2004 tarihindeki referandumda Annan Planı’na Kıbrıs Türk kesimi yüzde 65 “evet”, en çok barış istediği iddiasında olan Kıbrıs Rum Kesimi ise yüzde 76 “hayır” dedi.

Rumların, yeni müzakerelere “Annan Planı’nda verilen Türk tavizleri artı” gibi maksimalist pozisyondan başlamaları o dönemde Türk tarafınca izlenen aceleci ve acemi yaklaşımın sonucu gibi görünüyor.

Yıllardan beri çözümün gerçekleşmemesinin esas nedeni, iki taraf için de aynı derecede motivasyonun olmaması. En temel konularda mutabakata varılamaması. Türk tarafı Annan planına AB üyeliğinin avantajlarını elde etmek, üzerindeki baskıyı hafifletmek için “evet” demişti. Rum tarafı için böyle bir motivasyon yoktu, çünkü AB onu Kıbrıs devleti sıfatıyla üye olarak kabul etmek hatasını yapmıştı.

Bugün iki tarafı bazı fedakârlıklar karşılığında uzlaşmaya özendirecek herhangi bir motivasyon yok. Türkler daha müreffeh, daha az sorunlu bir yaşam için çözümü arzu ediyorlar. Rum tarafı ise sorunu hala “işgal ve istila”nın sona erdirilmesi olarak görüyor, KKTC’yi gerçek anlamda eşit haklara sahip ortak olarak tanımıyor. “Devlet biziz, gelin bize katilin” zihniyetini sürdürüyor.

MAKALENİN DEVAMINI DERGİMİZE ABONE OLARAK OKUYA BİLİRSİNİZ...